31 Ocak 2011 Pazartesi

Atatürk'ün "Mustafa" ve "Kamal" İsimleri


Not : Ad bölümündeki isme dikkatle bakınız. "Kemal" yerine "Kamal" yazdığını göreceksiniz.

Atatürk, tarih kitaplarına konu olan ve öğretmeni tarafından verilen “Mustafa Kemal” ismini ölmeden önce “Kamal” olarak değiştirmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün şimdiye kadar doğum tarihi ve isimleri sayısız tartışmaya konu olmuştur. Hatta matematik öğretmeninin ona “Kemal” adını vermesi tarih kitaplarında yer almıştır. Ancak Atatürk’ün 1935 yılında matematik öğretmeninin kendisine verdiği “Kemal” ismini değiştirerek “Kamal” yaptığı iddia edilmiştir. Doğumundan ölümüne kadar Mustafa, Mustafa Kemal, Mim Kemal, M. Kemal Bey, M. Kemal Paşa, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Gazi Paşa isimlerini kullanan Atatürk’ün ölümünden 1 yıl önce ismini “Ordu” ve “Kale” anlamına gelen “Kamal” olarak değiştirmesinin hikayesini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ö. Alkan araştırdı. Alkan, “Kemal” isminden “Kamal”a gidişi ise birçok belgelerle ortaya koyuyor. Atatürk’ün ailesinin ona verdiği ismi zamanla kendisinin değiştirdiğini ve yeni isminin tüm yurda duyurulmasının ise Soyadı Kanunu ile oluştuğunu söylüyor. Kanun sonrasında Atatürk için hazırlanan nüfus kağıdının fotoğrafı ilk kez Ulus gazetesinde yayınlanmıştır. Nüfus cüzdanında “Kemal” ismi resmen “Kamal” olmuştur. Bu nedenle Atatürk’e hemen ikinci bir nüfus cüzdanı çıkarılmıştır. “Kamal” isminin Türkçe, “Kemal” adının ise Arapça olduğunu söyleyen Doç. Dr. Alkan bu değişikliğin dilde sadeleşmeyle ilgisi olduğuna da dikkat çekiyor. Dilde özleştirme veya tasfiyenin hızlanması, yeni sözcükler icat edilmesi, ‘Kemal’in ‘Kamal’a dönüşmesinin de hararetli ortamlardaki kazalardan biri olduğunu göstermektedir. Fakat Atatürk, 1937’nin sonuna doğru “Kamal” isminden vazgeçip, yazışmalarında tekrardan “Kemal” ismini kullanmıştır. Ama öldüğünde kullandığı nüfus cüzdanında “Kamal” ismi yazıyor. Yani resmi olarak bu isimden vazgeçmiyor.

Mustafa İsminin verilmesi;
Doç. Dr. Alkan, Atatürk’e “Mustafa” isminin nasıl verildiğini kardeşi “Makbule”nin ağzından çıkan hatıratlarıyla anlatıyor. Atatürk’ün kardeşi Makbule Atadan ağabeyine “Mustafa” isminin nasıl verildiğini şöyle anlatıyor: “Ağabeyime ad koymak için bütün hısım ve akraba toplanmışlar. Birçok ad söylemişler. Fakat babam bunların hiçbirini beğenmeyerek, ağabeyinin adını(Mustafa)koymuş. Bunun sebebi de, babam küçükken kardeşi Mustafa’nın salıncağını sallarken onu düşürüp ölümüne sebep olmuş. Kardeşinin hatırasını yaşatmak için ağabeyime Mustafa adını koymuşlar.” Bunun haricinde Atatürk, kendi adından (Mustafa) hiç memnun değildir. Bunu da Atatürk’ün yıllar sonra verdiği hatıratı olan “Ben kendi adımdan hiç memnun değilim.” ifadesiyle anlıyoruz.



Kaynak

Mustafa’dan Kamal’a Atatürk’ün isimleri, Toplumsal Tarih Dergisi, Sf : 56

29 Ocak 2011 Cumartesi

Tiyatroda İlk Müslüman Türk Kadın ve Erkek Oyuncularımız

Tanzimat’la birlikte gelen batılılaşma süreci Osmanlı Devleti’ni askeri alanla sınırlandırmamış; sosyal, siyasal, kültürel ve bunun gibi birçok alanda çağdaşlaşmaya yönelik hareketler içine sokmuştur. Bu dönemde kısaca üstünde durmak istediğim konu kültürel bir varlık olarak tiyatrodur. Türkiye’de yeni başlayan Batı tiyatrosu için her şeyden önce oyuncu bulmak güçtü. Türkiye’deki Ermeni azınlığı bu işe önce başlamıştır. Hatta öncüsü denilebilir. Osmanlı toplumunun tiyatroya ilgisi hiç çok denecek derecede azdır. Ermeni oyuncular seyirciyi tiyatroya çekmek ve tiyatronun kültürel bir varlık olarak topluma yerleşmesini sağlamak için de oyunları Türkçe oynamaya dahi başlamışlardır. Ancak, yetişkin, Türkçeyi iyi konuşan, profesyonel yetkinlikte oyuncu bulmak sıkıntısı dönem boyunca çekilmiştir. Bu dönemde özellikle Müslüman oyuncu gereklidir. Çünkü toplumun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, kendi dindaşlarının ya da kendi ırktaşlarının bu tarz etkinlikler içine girmemesi, haliyle diğer insanlarında ilgisini azaltmış durumdaydı. Ayrıca bu zamanlarda Müslüman kadın oyuncu zaten söz konusu bile değildi. Çünkü kadın haklarından söz etmek gibi bir lüksiyat yoktu. Bununla beraber ilk Ulusal Tiyatromuz sayılacak Güllü Agop’un Osmanlı Tiyatrosu özellikle Türk oyuncularına ve Türk yazarlarına kapılar açılmasını sağlamıştır.

Bu dönemde Ermenilerin tiyatroya vermiş olduğu önem özellikle Osmanlı’da çağdaşlaşma adımlarının atılması bakımından çok önemlidir. Dönemin ilk tiyatro oyuncuları bay-bayan, ilk oyunlar, ilk senaryolar, ilk tiyatrolar vs. Ermeniler tarafından
icra edilmiştir.

Osmanlı’da dönemin ilk Müslüman Türk kadın oyuncusu olarak bilinen gerçek, yıllardır herkesin kulağında ve dilinde olan, sonu hazin bir şekilde biten Afife Jale’dir. Afife Jale yukarıda da bahsedildiği gibi İlk Müslüman Türk kadın oyuncumuzdur (1902 – 1941). 1918’de Darül-Bedayi’ye kayıt olmuştur. Ailesinin tüm karşı çıkmalarına rağmen buraya kaydını yaptırmıştır. İlk başlarda sahne arkasında görev almış, daha sonra mülazım artistlik (stajyer oyuncu) kadrosuna atanmıştır. 1919 yılında ise ilk defa “Yamalar” adlı oyunu oynamak üzere sahneye çıkmıştır. Fakat tiyatro adına ilk Müslüman Türk kadın olan Afife Jale’nin hayat seyri istediği gibi gitmemiştir.1921’de Dahiliye Nezareti’nin bir buyruğu ile Darül-Bedayi Yönetim kuruluna bir bildiri gelmiştir. Bu bildiride Müslüman kadınların kesinlikle sahneye çıkmayacakları yazılmaktadır. Bunun üzerine Afife Jale tiyatrodan çıkartılmıştır. Tiyatrosuz kalan Afife Jale’nin zayıf olan sinirleri iyice alt üst olmuştur. Daha sonra kendisini tedavi etmek için  gidip gelen doktoruna aşık olmuş ve onun yaptığı iğneler Afife Jale’de bağımlılık yaratmıştır. Günden güne iyice eriyen Afife Jale, iğnelerin de tesiri ile iyice bağımlı hale gelmiş ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yatmıştır. Ve çok genç bir yaşta (39) burada vefat etmiştir.

Afife Jale’den sonra ilk Müslüman Türk erkek oyuncuya baktığımızda, genel olarak bu konuda kimsenin aklında bir isim yoktur. İlk Müslüman erkek oyuncular 1847’lerde Saray çevresinde çıkmaya başlamıştır. Bunlar çoğunlukla Orta oyun tarzında gösteriler için Saray etrafında gösterilerini yapıyorlardır. Fakat Batılı anlamda İlk Müslüman Profesyonel tiyatro oyuncusu Ahmet Necip Efendi’dir. Güllü Agop’un Osmanlı Tiyatrosu’nda oynamıştır. Bunun yanında Ahmet Fehim’in de oyuncu, yönetici, yetiştirici, dekorcu olarak ilk Türk Tiyatro adamı olduğu ileri sürülebilir.

Kaynak
Metin And, “Tanzimat ve Meşrutiyet Tiyatrosu”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.5, İstanbul, 1985, s.1609-1617.

Fotoğraftakiler : Afife Jale ve Ahmet Fehim’dir. Ahmet Necip Efendi’nin fotoğrafı bulunmamaktadır.